Kapat

HABERLER

Mahkeme Kararına Dayalı Alacağın Ödenmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlali Niteliğindedir.

Mahkeme Kararına Dayalı Alacağın Ödenmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlali Niteliğindedir.

BAŞVURUYA İLİŞKİN SÜREÇ: Başvuru, nihai bir mahkeme kararına dayalı alacağın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Somut olayda başvurucu İhsan Köseoğlu'nun askerlik görevini ifa ederken elektrik akımına kapılarak yaralanması nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen iş göremezlik zararı ile bakıcı giderine ve manevi tazminata ilişkin karar, Yargıtay Dairesince davalının sair temyiz itirazlarının reddiyle bakıcı ücreti yönünden hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bu bozma kararı üzerine daha önce Asliye Hukuk Mahkemesi kararına dayalı başlatılan icra takibinde başvurucunun teminat mektubunun paraya çevrilmesi talebi kabul edilmiş ise de teminat mektubunun paraya çevrilmesi kararına karşı davalının açtığı şikâyet davasında kararın iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde Yargıtay ilamında kısmi onamaya ilişkin bir ifade olmadığı ve kısmi bir kesinleştirme şerhi de bulunmadığı belirtilerek teminat mektubunun paraya çevrilme imkânı olmadığı açıklanmıştır. Başvurucu, teminat mektubunun paraya çevrilmesi gerekirken 2004 sayılı Kanun'un 36. maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmüne aykırı olarak anılan tazminatların ödenmemesinden yakınmaktadır.
AYM DEĞERLENDİRMESİ: Yargıtay dairelerinin somut olaydaki gibi kısmi onama ve/veya kısmi bozma kararı vermesi gerekirken sadece ilgili tarafın bozma dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verdiği ve bu reddedilen itirazlarla ilgili açık bir onama ifadesi kullanmadığı kararlar da azımsanmayacak sayıdadır. Yargıtayın bu uygulaması nedeniyle bozma kararının kapsamında somut olayda olduğu gibi duraksama veya tereddütler söz konusu olabilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay daireleri ile bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarında temyiz edilen kararın bir kısmına ilişkin temyiz itirazlarının reddedilmesi ve diğer kısmının bozulması durumunda Yargıtay dairesinin hakkındaki temyiz itirazlarını reddettiği hüküm bölümünü açıkça onamasa bile ortada bir kısmi onama ve kısmi bozma kararı bulunduğu, ilk derece mahkemelerinin hükmün temyiz itirazlarının reddedilen bölümü üzerinde yeni bir inceleme yapamayacağı ifade edilmiştir. Buna göre açık bir onama hükmü bulunmasa dahi salt temyiz itirazlarından biri veya daha fazlasının Yargıtayca reddedilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise reddedilen temyiz itirazlarının ilgili olduğu hüküm bölümünün onanmış sayıldığı değerlendirilmektedir. Bu itibarla söz konusu hükmün bir bölümünün taraflarca o yönden temyiz yoluna gidilmemesi nedeniyle kesinleşmesi, onanması veya temyiz edilip de bozma kapsamı dışında kalması arasında gerek kesin hükmün bağlayıcılığı gerek infaz kabiliyeti gerekse o konudaki uyuşmazlığın artık ilk derece mahkemelerince yeniden ele alınmasının mümkün olmaması yönlerinden herhangi bir fark olmadığı vurgulanmıştır. Somut olayda Asliye Hukuk Mahkemesi de İcra Mahkemesi karar verdikten ve bireysel başvuru yapıldıktan sonra kısmi kesinleştirme şerhi düzenlemiş; bozma kararı sonrasındaki kararda da manevi tazminat ve iş göremezlik talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığını belirterek sadece bozmaya konu bakıcı giderine hükmetmiştir. Bu yorumun yargı içtihatlarıyla uyumlu olduğu söylenemese de icra hukuk mahkemelerinin görevinin kapsamı ve icranın geri bırakılması müessesesi ile birlikte değerlendirilmesi zorunludur. Kanun yolu incelemesi yapan merciin verdiği kararın niteliği icranın geri bırakılması tedbirinin devam edip etmeyeceği ya da somut olaydaki gibi ödeme aşamasına geçilip geçilmeyeceği yönünden önem arz etmektedir. 2004 sayılı Kanun'un 36. maddesinin (6) numaralı fıkrası Yargıtayın onama kararı sonrasında teminatın başkaca bir işleme gerek kalmaksızın alacaklıya ödeneceği hükmünü içermektedir. Mahkeme bu hükmü esas alarak yaptığı değerlendirmede Yargıtayın ilgili kararında kısmi bir onamaya yer verilmediği ve genel mahkeme tarafından yapılmış bir kesinleştirme bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne ve icra memurunun teminatın ödenmesine ilişkin işleminin iptaline karar vermiştir. Yargıtayın yerleşik içtihadı uyarınca ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup dar yetkili icra hukuk mahkemesinin ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisi bulunmamaktadır. Bu hâlde başvurucunun şikâyetine neden olan hususun hem Mahkemenin yorumundan hem de öncesinde Yargıtayın kararında açık bir onamaya yer vermemesinden kaynaklandığı kabul edilmelidir.Netice itibarıyla Yargıtay kararının 6100 sayılı Kanun'un "Onama Kararları" kenar başlıklı 370. maddesi uyarınca tereddütleri ortadan kaldıracak şekilde açık bir onama ibaresini içermemesi ve İcra Mahkemesinin şeklî yorumu, başvurucunun temyiz aşamasında derdest olan davada hükmedilen ve 16/4/2019 tarihinde nihai hâle geldiği anlaşılan tazminat alacaklarına geç kavuşmasına neden olmuştur. Bu durumda başvurucunun şahsi olarak aşırı bir külfete maruz kalmasına yol açıldığından Anayasa'nın 35. maddesinin öngördüğü pozitif yükümlülüklerin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, başvurucuya net 18.000 tl manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine 23/3/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir. Başvuru Numarası: 2019/23351 
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/07/20230704-9.pdf

Göztepe Sokak No: 11 06080 Hamamönü / Ankara

Telefon : 0 (312) 312 61 06
Faks : 0 (312) 428 10 23