Kapat

HABERLER

Başvuru; karşı tarafın hükmün verildiği tarihte vekille temsil edilmediği davada aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

Başvuru; karşı tarafın hükmün verildiği tarihte vekille temsil edilmediği davada aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

Başvurucu, açtığı boşanma sonrası evlilikleri sırasında edindikleri taşınmazın katılma alacağını talep etmek için aynı mahkemede dava açmıştır. Davalı Y.G'nin avukatı H.Ç, dava esnasında vekilliğinden çekildiğini belirtmiştir. Mahkeme, kararında davanın kısmen kabul edildiğini belirtmiştir. Talebin reddedilen kısmı için başvurucu aleyhine 6.057 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Başvurucu hükmedilen vekalet ücreti için temyiz yoluna başvurmuş, Ancak Yargıtay, temyiz talebini reddetmiş ve karar düzeltme yolunun açık olduğunu belirtmiştir. Başvurucu aynı gerekçelerle karar düzeltme talebinde bulunmuş, fakat Yargıtay, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin 2018 yılı itibarıyla karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için gereken parasal sınır olan 15.910 TL'den az olduğunu belirterek başvurucunun bu talebini reddetmiştir. Nihai karar, başvurucu vekiline tebliğ edildiğinde yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. 
Vekalet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Bu itibarla başvuruya konu davada başvurucu aleyhine 6.057 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir.
Adil yargılanma hakkının bir yönü olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlanması mümkündür. Ancak, mahkemeye erişim hakkına müdahale edilirken, Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerini düzenleyen 13. madde göz önünde bulundurulmalıdır: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. "Eğer söz konusu müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uymuyorsa, bu durum Anayasa'nın 36. maddesinin ihlali olarak değerlendirilir. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen madde kapsamında öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebep bulunma ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.
6100 sayılı Kanun'un 330. maddesi vekil ile takip edilen davalarda mahkemece kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretine taraf lehine hükmedileceğini belirtir. Ancak, bu hükmün yargısal uygulamasında Yargıtay'ın farklı değerlendirmelerde bulunduğu gözlemlenmiştir. Bazı daireler tarafın yargılamanın herhangi bir aşamasında vekille temsil edilmesini lehine vekâlet ücretine hükmetmesine karşın, diğer daireler daha önce vekille temsil edilmiş olsa dahi hükmün verildiği tarihte vekili olmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmemektedir. Bu hususun ölçülülük unsuru yönünden ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi müdahalenin anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı sonucuna varıldığını ifade eder.
Verilen kararla başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gereklidir. Başvurucunun davacı konumunda olduğu katılma alacağı davasındaki yargılamada, davalı tarafın başlangıçta vekille temsil ettirdiği ancak vekilin çekildiği, bu aşamadan sonra davalının davayı vekilsiz olarak takip ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece kararla dava kısmen kabul edilmiş, ancak davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi hakkında herhangi bir gerekçe sunulmamıştır.
Bu durumda, yargılamanın belirli bir aşamasında vekille temsil edilmiş olmasına rağmen hüküm tarihi itibarıyla vekili bulunmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi, mevcut hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilmemiş ve bu nedenle başvurucuya orantısız bir külfet yüklemiştir. Sonuç olarak, mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz şekilde ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, Anayasa m.36 kapsamında güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekmektedir. 
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasını Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapmasının bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varmıştır. Bu nedenle, başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini, buna gerek görülmemesi hâlinde uygun bir tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Başvuruda tespit edilen mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmuştur bu nedenle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
Sonuç olarak Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA karar verilmiştir.
Başvuru Numarası: 2019/11785
Karar Tarihi : 14.09.2023
Link: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/11/20231107-3.pdf

Göztepe Sokak No: 11 06080 Hamamönü / Ankara

Telefon : 0 (312) 312 61 06
Faks : 0 (312) 428 10 23