Kapat

HABERLER

Başvuru; anonim şirketin mal varlığına tedbiren el konulması ve şirketin yönetimine kayyım atanması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Başvuru; anonim şirketin mal varlığına tedbiren el konulması ve şirketin yönetimine kayyım atanması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

C.Y. ve M.K. tarafından 20/6/2013 tarihinde Karbon Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketi (Şirket) kurulmuştur. Şirket, İstanbul ili Şişli ilçesi Mecidiyeköy Büyükdere Caddesi Astoria isimli binadaki dört bağımsız bölümü 20/6/2013 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayımlanan işlemle M.S.den satın almıştır. C.Y. ve M.K.ya ait olan Y.K. Avukatlık Ortaklığı faaliyet göstermektedir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 22/7/2016 tarihli talebi üzerine İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) avukatlık yapılanmasına dâhil olduğu değerlendirilen M.K. ve C.Y. hakkında terör örgütüne üye olma suçundan yakalama emri çıkarılmıştır. Başsavcılığın talebi üzerine İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23/7/2016 tarihli kararıyla Y.K. Avukatlık Ortaklığının faaliyet gösterdiği işyerlerinde arama yapılmasına ve arama sonucu elde edilecek suç eşyasına el konulmasına karar verilmiştir. Y.K. Avukatlık Ortaklığının yönetimine Tasarruf  Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyım olarak atanmıştır. Başvurucu, iddiasına göre ailesinin Almanya'da elde ettiği birikimleriyle Türkiye'de yatırım yapmak amacıyla İstanbul'da Astoria isimli binada satılık olan gayrimenkulü kız kardeşiyle birlikte satın almak istemiş; buranın Şirkete ait olduğunu öğrenmeleri üzerine nama yazılı hisseleri ciro yoluyla satın almak suretiyle Şirkete malik olmuşlardır. 7/4/2016 tarihli Şirket Yönetim Kurulu kararına göre C.Y. tüm hisselerini başvurucunun kız kardeşi olan Z.K.ye, M.K. ise tüm hisselerini başvurucuya ciro ederek teslim etmiştir. Anılan karara göre başvurucu ve kız kardeşi yüzde ellişer payla Şirketin tüm hisselerinin sahibi olmuştur.Şirketin 10/10/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan 28/9/2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul kararıyla ünvanı Karabulut Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. olarak değiştirilmiştir. Yine söz konusu karara göre M.K. ve C.Y. Yönetim Kurulu üyeliklerinden istifa etmiş; bunların yerine Z.K. ve başvurucu, Yönetim Kurulu üyesi olmuştur. Başsavcılık; M.K. ve C.Y.nin Karbon Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketini kurduklarının tespit edildiğini belirterek Şirketin her türlü hak ve alacaklarına, kıymetli evraklarına, ortaklık paylarına, kiralık kasa mevcutlarına ve diğer tüm menkul değerlerine 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca tedbiren el konulmasını 1/8/2017 tarihinde talep etmiştir.  Başsavcılığın ilgili talebi üzerine İstanbul 14. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/8/2017 tarihli kararıyla talep kabul edilmiş ve Şirketin her türlü hak ve alacaklarına, kıymetli evraklarına, ortaklık paylarına, kiralık kasa mevcutlarına, diğer tüm menkul değerlerine 5271 sayılı Kanun'un 128. ve devamı maddeleri gereğince tedbiren el konulmasına karar verilmiştir. Başvurucunun beyanına göre isim değişikliğinin tapuya işlenmesi sırasında elkoyma kararından haberdar olmaları üzerine kendisi ve kız kardeşi 11/7/2018 tarihinde karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; Şirketin nama yazılı hisse senetlerinin 7/4/2016 tarihinde ciro edilmesi ve pay defterine işlenmesi suretiyle devralındığını, M.K. ve C.Y.nin bu tarih itibarıyla Şirket ile ilgilerinin kalmadığını belirtmiştir. Kayyım atama kararının 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesine aykırı olduğunu zira suçun Şirket faaliyeti çerçevesinde işlendiğine ilişkin bir şüphe olmadığını vurgulamıştır. Ayrıca Şirketin iyi niyetli olarak devralındığını, devir tarihinde söz konusu kişiler hakkında bir soruşturma olmadığını ifade etmiştir. Başvurucunun itirazı İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla reddedilmiştir. Başsavcılık 7/11/2017 tarihinde TMSF Şirkete kayyım olarak atanmasını talep etmiştir. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/11/2017 tarihli kararıyla Şirketin mal varlığının idaresi için 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesi uyarınca TMSF'nin kayyım olarak atanmasına karar verilmiştir. Başvurucu ve kız kardeşi bu karara 11/7/2018 tarihinde itiraz etmiştir. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 26/7/2018 tarihli kararıyla, kayyım atanmasında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Nihai karar 7/8/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 4/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. 
İlgili başvuruda asıl odak noktası; başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu Şirketin mal varlığına el konulmasına ve yönetimine kayyım atanmasına ilişkin kararların mülkiyet hakkını ihlal edilmesine ilişkindir. Bu sebeple başvurucunun adil yargılanma hakkıyla ilgili şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Başvurucunun ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu Şirketin mal varlığı hakkında elkoyma ve kayyım atama tedbirlerinin uygulandığı tarihte Türkiye'de OHAL yönetim usulü yürürlüktedir. Ancak uygulanan tedbir OHAL döneminden sonra da devam etmiştir. Dolayısıyla Şirket hakkında uygulanan elkoyma ve kayyım atama tedbirlerinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 13. maddesi kapsamında yapılacak, Anayasa'nın 15. maddesi yönünden bir değerlendirme yapılmayacaktır. Somut olayda başvurucunun ortağı ve temsilcisi olduğu Şirketin mal varlığına tedbiren el konulmuş ve Şirketin mallarının yönetimi için TMSF kayyım olarak atanmıştır. Kural olarak tüzel kişilerin mal varlığına kamu makamlarınca müdahale edilmesi hâlinde doğrudan mağdur şirket olup bireysel başvurunun da şirket tarafından yapılması gerekmektedir.
         Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural içermektedir. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirterek  mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi şartlarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir Başvurumuzdaki kapsam suçta kullanılmasının önlenmesi amacıyla mülkün kontrolü söz konusu olduğu için başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mülkiyetin kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kurala göre incelenmiştir.
  Olayda başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu Şirketin mal varlığına, bunların suçtan elde edildiği veya suçta kullanılacağı şüphesiyle el konulmuş ve bu malların idaresi için Şirketin yönetimine TMSF kayyım olarak atanmıştır. Kamu makamları bu Şirketin tüm hisselerinin haklarında terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla soruşturma yürütülen M.K. ve C.Y. ye ait olduğu kabulüyle bireysel başvuru konusu koruma tedbirlerini uygulamıştır. Suçtan elde edildiği veya suçta kullanılacağı hususunda şüphe bulunan mal varlığına el konulmasının ve bu malların yönetimi için kayyım atanmasının kural olarak terörizmin finansmanının önlenmesi ve muhtemel bir müsaderenin güvence altına alınması amacı bakımından elverişli olduğu açıktır. Somut olayda kamu makamları suçtan elde edildiği veya suçta kullanılacağı hususunda şüphe bulunan mal varlığına yönelik elkoyma ve bu malların yönetimi için kayyım atama tedbirine başvurmuştur. Başvurucunun ortağı ve temsilcisi bulunduğu Şirketin mal varlığına el konulmasının ve bu malların yönetimi için TMSF'nin kayyım olarak atanmasının nispeten ağır bir tedbir olduğu öngörülebilir. Ancak FETÖ/PDY'nin karmaşık yapısı ve gelir elde etme yöntemi gözönünde bulundurulduğunda gelirlerinin terör örgütünün faaliyetleri kapsamında işlenen bir suçtan elde edildiği veya yine terör örgütüyle bağlantılı bir suçta kullanılacağı hususunda somut verilerin bulunması hâlinde şirketlerin yönetimine kayyım atanmasının kamu yararına uygun olacağı açıktır. Mülkiyet hakkına yönelik müdahale teşkil eden koruma tedbirlerinin uygulanabilmesi için kişinin suç şüphesi altında olması gerektiğine dair bir anayasal zorunluluk bulunmamakla birlikte bu durum mülke yönelik koruma tedbirlerinin keyfî veya öngörülemez biçimde uygulanabileceği anlamına gelmemektedir. Elkoyma ve kayyım atama biçimindeki koruma tedbirlerini haklı kılan sebeplerin kamu makamlarınca somut olgulara dayalı olarak gösterilmesi gerekir. Kamu makamlarınca başvurucunun Şirketin hisse senetlerinin mülkiyetinin devralmasına ilişkin işlemin muvazaalı olduğunun değerlendirilmesinde bir takdir hatası veya keyfîlik bulunmamaktadır. Bu durumda Şirket hakkında uygulanan elkoyma ve kayyım atama tedbirlerinin başvurucuya aşırı külfet yüklemediği, mülkiyet hakkının korunmasındaki kişisel yarar ile anılan tedbirlerin uygulanmasındaki kamusal yarar arasındaki adil bir dengenin başvurucu aleyhine bozulmadığı kanaatine varılmış ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine oyçokluğuyla karar vermişlerdir

Başvuru Numarası: 2018/27526
Karar Tarihi: 14/09/2023
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/11/20231109-8.pdf

Göztepe Sokak No: 11 06080 Hamamönü / Ankara

Telefon : 0 (312) 312 61 06
Faks : 0 (312) 428 10 23