Başvuru, bir temizlik firmasında işçi olarak çalışan başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımdan dolayı iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Başvurucunun paylaşımı şu şekildedir:
"Millet nerede askeri araç görse saldırıyor ulan kör cahil askeri darbe olsa senin gücün yeter mi o tankları durdurmaya hepsi senaryo. Saldırdığın kişi senin askerin salak herif. Bu ülkeden nefret geldi ya ağlasam mı gülsem mi şaşırdım. Nasıl bir cahillik bu??"
İşveren şirket, bahse konu paylaşımının Cumhurbaşkanına hakaret niteliğinde olduğu gerekçesiyle başvurucunun iş akdini haklı nedenle feshetmiştir.
Bakırköy 25. İş Mahkemesi, gerekçeli kararında paylaşımın işverenin güvenini sarstığı ve bu hâliyle işverenden iş ilişkisini sürdürmesinin beklenemeyeceği değerlendirmesinde bulunarak feshin haklı nedene dayandığı kanaatine varmıştır.
Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, davacının fesihten önce savunmasının alınmaması nedeniyle istinaf talebinin kabulüne karar vererek Mahkemenin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne ve feshin geçersizliği ile başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, "Somut uyuşmazlıkta; davacının iş akdinin dosya kapsamındaki tüm belgelerle birlikte değerlendirildiğinde davacının, sosyal medya gönderisiyle 15 Temmuz darbe girişimini dolaylı olarak destekler ve bu darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte paylaşımlarda bulunduğundan davalı işverence haklı nedenle feshedildiği ve her ne kadar fesih yazısında İş Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen fesih usulüne uyulmamış ise de FETÖ-PDY irtibat ve iltisakıyla fesihlerde fesih yasal yetkiye dayandığından 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca geçersizlik koşulları aranmayacağından ve sunulan sosyal medya paylaşımları karşısında akdinin haklı nedenle feshedildiği anlaşıldığından davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalıdır.” diyerek Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
Somut olayda başvurucunun iş sözleşmesi, yaptığı paylaşım nedeniyle feshedilmiştir. Başvurucu, iş akdini fesheden temizlik şirketinde özel hukuk hükümlerine tabi bir personeldir. Dolayısıyla somut olayda kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, başvurucu ile işveren arasındaki özel hukuk hükümlerine tabi iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi üzerine kamu makamlarınca etkili bir yargısal sistem kurulup işletilerek başvurucunun ifade özgürlüğü ile işverenin menfaatleri arasında adil bir denge kurmak suretiyle, devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmekte başarılı olup olmadığını belirlemektir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinde işveren tarafından haklı nedenle fesih sebepleri sayılmıştır. İşveren tarafından iş sözleşmesinin sona erdirilebilmesi için somut olayın şartlarında ilgili maddenin (II) numaralı bendinde düzenlenen "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerlerinin" neler olduğu işveren tarafından gösterilmelidir. Hükme göre işçinin işvereni yanıltması, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması, işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması, işverene yahut onun aile üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması gerekir.
Somut olayda Yargıtay anılan paylaşımla başvurucunun darbe girişimini dolaylı olarak desteklediğini ve ifadelerin bu darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte olduğunu belirterek feshin başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olmasına dayandırıldığına dair değerlendirmelerde bulunmuştur. Dolayısıyla terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı geceden sonraki gün başvurucunun darbeye teşebbüsün gerçek olmadığına, bir mizansen sergilendiğine inandığının, darbe girişimini dolaylı olarak desteklediğinin ve ifadelerinin darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte olduğunun değerlendirilebileceği bir paylaşım yaptığı görülmüştür. Dolayısıyla somut başvurunun şartlarında işverenin başvurucunun işyerinin itibarına zarar verdiğini düşünmesi ve aralarındaki güven ilişkisinin son bulduğuna inanması imkân dâhilindedir. İşverenlerin çalıştırdıkları işçilerin verimli şekilde iş görmeleri ve önceden saptanmış nesnel kurallara karşı sadakat göstermeleri konusunda beklenti içinde olmalarının haklı bir gerekliliğe dayandığını söylemek gerekir.
Bu itibarla fesih için gerekli olan sebeplerin açıkça ortaya konularak iş akdinin sona erdirildiği, aynı şekilde derece mahkemesi ve Yargıtayın da tarafların çıkarlarını adil bir şekilde dengelediği ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını somut olayın şartlarına göre ele aldığı değerlendirilerek ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın anılan hakkı anlamsız kılacak nitelikte olmadığı, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Başvuru Numarası: 2019/20965
Karar Tarihi: 13/12/2023
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/20965
"Millet nerede askeri araç görse saldırıyor ulan kör cahil askeri darbe olsa senin gücün yeter mi o tankları durdurmaya hepsi senaryo. Saldırdığın kişi senin askerin salak herif. Bu ülkeden nefret geldi ya ağlasam mı gülsem mi şaşırdım. Nasıl bir cahillik bu??"
İşveren şirket, bahse konu paylaşımının Cumhurbaşkanına hakaret niteliğinde olduğu gerekçesiyle başvurucunun iş akdini haklı nedenle feshetmiştir.
Bakırköy 25. İş Mahkemesi, gerekçeli kararında paylaşımın işverenin güvenini sarstığı ve bu hâliyle işverenden iş ilişkisini sürdürmesinin beklenemeyeceği değerlendirmesinde bulunarak feshin haklı nedene dayandığı kanaatine varmıştır.
Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, davacının fesihten önce savunmasının alınmaması nedeniyle istinaf talebinin kabulüne karar vererek Mahkemenin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne ve feshin geçersizliği ile başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, "Somut uyuşmazlıkta; davacının iş akdinin dosya kapsamındaki tüm belgelerle birlikte değerlendirildiğinde davacının, sosyal medya gönderisiyle 15 Temmuz darbe girişimini dolaylı olarak destekler ve bu darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte paylaşımlarda bulunduğundan davalı işverence haklı nedenle feshedildiği ve her ne kadar fesih yazısında İş Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen fesih usulüne uyulmamış ise de FETÖ-PDY irtibat ve iltisakıyla fesihlerde fesih yasal yetkiye dayandığından 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca geçersizlik koşulları aranmayacağından ve sunulan sosyal medya paylaşımları karşısında akdinin haklı nedenle feshedildiği anlaşıldığından davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalıdır.” diyerek Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
Somut olayda başvurucunun iş sözleşmesi, yaptığı paylaşım nedeniyle feshedilmiştir. Başvurucu, iş akdini fesheden temizlik şirketinde özel hukuk hükümlerine tabi bir personeldir. Dolayısıyla somut olayda kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, başvurucu ile işveren arasındaki özel hukuk hükümlerine tabi iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi üzerine kamu makamlarınca etkili bir yargısal sistem kurulup işletilerek başvurucunun ifade özgürlüğü ile işverenin menfaatleri arasında adil bir denge kurmak suretiyle, devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmekte başarılı olup olmadığını belirlemektir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinde işveren tarafından haklı nedenle fesih sebepleri sayılmıştır. İşveren tarafından iş sözleşmesinin sona erdirilebilmesi için somut olayın şartlarında ilgili maddenin (II) numaralı bendinde düzenlenen "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerlerinin" neler olduğu işveren tarafından gösterilmelidir. Hükme göre işçinin işvereni yanıltması, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması, işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması, işverene yahut onun aile üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması gerekir.
Somut olayda Yargıtay anılan paylaşımla başvurucunun darbe girişimini dolaylı olarak desteklediğini ve ifadelerin bu darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte olduğunu belirterek feshin başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olmasına dayandırıldığına dair değerlendirmelerde bulunmuştur. Dolayısıyla terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı geceden sonraki gün başvurucunun darbeye teşebbüsün gerçek olmadığına, bir mizansen sergilendiğine inandığının, darbe girişimini dolaylı olarak desteklediğinin ve ifadelerinin darbe girişimine karşı vatandaşın direnişini küçümser nitelikte olduğunun değerlendirilebileceği bir paylaşım yaptığı görülmüştür. Dolayısıyla somut başvurunun şartlarında işverenin başvurucunun işyerinin itibarına zarar verdiğini düşünmesi ve aralarındaki güven ilişkisinin son bulduğuna inanması imkân dâhilindedir. İşverenlerin çalıştırdıkları işçilerin verimli şekilde iş görmeleri ve önceden saptanmış nesnel kurallara karşı sadakat göstermeleri konusunda beklenti içinde olmalarının haklı bir gerekliliğe dayandığını söylemek gerekir.
Bu itibarla fesih için gerekli olan sebeplerin açıkça ortaya konularak iş akdinin sona erdirildiği, aynı şekilde derece mahkemesi ve Yargıtayın da tarafların çıkarlarını adil bir şekilde dengelediği ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını somut olayın şartlarına göre ele aldığı değerlendirilerek ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın anılan hakkı anlamsız kılacak nitelikte olmadığı, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Başvuru Numarası: 2019/20965
Karar Tarihi: 13/12/2023
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/20965