Kapat

HABERLER

16/6/2020 tarihli ve 7246 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı bölümlerinin; Anayasa’nın 2., 7., 13., 20., 35., 36., 48., 90., 123., 128., 153. ve 167. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepli başvuru.

16/6/2020 tarihli ve 7246 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı bölümlerinin; Anayasa’nın 2., 7., 13., 20., 35., 36., 48., 90., 123., 128., 153. ve 167. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepli başvuru.

Anayasa Mahkemesinin bir kısım hakkında yaptığı değerlendirme;
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralın yargı kararı olmaksızın mal varlığının devri sonucunu doğurduğu, mülkiyet ve teşebbüs özgürlüğünün sınırlanmasına neden olduğu, bu yöndeki kararın yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde dahi devir dolayısıyla teşebbüslerin ağır ve telafisi imkânsız zararlara uğramasının kaçınılmaz olduğu, 4054 sayılı kanun’un 7. maddesi kapsamındaki devir ve birleşmelerin gerçekleşmesi hâlinde yapılacak hususların 10. ve 11. maddelerde düzenlendiği, rekabet yasağı ihlalini düzenleyen 4. ve 6. maddelere aykırılıkların özünde davranışsal fiiller olduğu, kuralla bunlar için yapısal tedbirlerin öngörüldüğü, hâlbuki davranışsal fiillere ilişkin yaptırımın 57. ve maddelerde zarara uğrayan kişilerin zararlarının tazmini olarak belirlendiği, bu tür ihlaller için anılan yaptırımların yeterli olduğu, kuralla öngörülen hak sınırlamalarının orantılı olmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 13., 35., 48., 90. ve 167. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kuralla getirilen yapısal tedbirler bir elkoyma ya da cebri icra niteliğinde olmayıp bu yapısal tedbirlerin gereği bizzat Kurulca değil ilgili teşebbüsler tarafından yerine getirilecektir. Kanunun 9. maddesinde yapısal tedbirlerin ihlalle orantılı ve gerekli olması gerektiği gibi yapısal tedbirlere ancak daha önce getirilen davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hâllerde başvurulabileceği öngörülmüştür. Söz konusu yapısal tedbir Kurul kararı ile bağlayıcı kılındıktan sonra ilgili teşebbüslere tedbirlere uyması için en az altı ay süre verilmekte ve uyulmaması hâlinde tedbirin resen ve cebri icra yoluyla infazı mümkün olmayıp Kanun’da sayılan diğer yaptırım ve cezalara hükmedilmektedir. Üstelik söz konusu süreçlerde ilgili teşebbüslerin savunma, dosyadan örnek alma ve diğer hakları Kanun’un 43. ila 47. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve Kurulun bu yöndeki kararları idari yargı denetimine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla kuralın orantısız bir müdahaleye neden olmadığı ve anılan haklara ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan bu nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 13., 35. ve 48. maddelerine aykırı olmadığına, İptal talebinin reddi gerekir sonucuna ulaşmıştır.
2) Anayasa Mahkemesi tarafından kanunun 4. Maddesiyle 4054 Sayılı Kanun’un 15. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilen (a) Bendinde Yer Alan “…bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” İbaresinin İncelenmesi;
 Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralla hiçbir sınırlama olmaksızın teşebbüslerin her türlü belgesinin kopyalanmasının ve örneğinin alınmasının mümkün kılındığı, bu işlem sırasında ilgili teşebbüs temsilcisinin hazır bulunmasına ilişkin bir şarta yer verilmediği gibi teşebbüslerin ticari sır ve müşteri çevresine ilişkin verilere erişim yetkisi tanıyan kuralın kişisel verilerin elde edilmesi ve işlenmesi konusunda herhangi bir güvence de içermediği, bu durumun hukuki belirlilik ilkesiyle de bağdaşmadığı ve orantılı olmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 13., 20., 35. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Bu itibarla yasal güvencelerin sağlandığı, teşebbüs ve teşebbüs birliklerine aşırı külfet yüklenmediği gözetildiğinde kuralın orantısız bir müdahaleye neden olmadığı ve kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmıştır. 
Anayasa mahkemesi açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olmadığına karar vermiştir.
3)Anayasa Mahkemesinin yaptığı inceleme; 
Dava dilekçesinde özetle; Kurumun tüm personelinin kadro unvan ve derecelerini ve sayılarını Kurulun takdirine bırakan önceki düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, dava konusu kuralla iptal edilen düzenlemenin yeniden ihdas edildiği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği, kuralın yasama yetkisinin devri niteliğinde olup idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, bu durumun Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığıyla da bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 7., 123., 128. ve 153. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kuralla ekli cetveller uyarınca Kuruma tahsis edilen toplam kadro sayısı ve değiştirilmek suretiyle kararlaştırılabilecek kadro unvanları sınırlandırılmıştır. Ancak Kurula kamu görevlisi olan Kurum personelinin mali haklarının içerik ve sınırlarını belirleyen hizmet sınıfı, kadro, unvan ve derecelerin tümünü değiştirme yetkisi verilmiştir. Dolayısıyla anılan konulara ilişkin olarak temel ilkelerin belirlendiği de söylenemeyeceği gözetildiğinde söz konusu yetkinin idarenin bir unsuru olan Kurula bırakılması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurmakta ve kamu görevlilerinin statülerinin kanunla düzenlenmesi yolundaki anayasal ilkeye aykırılık oluşturmaktadır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 7., 123. ve 128. maddelerine aykırı olduğunu ve İptali gerektiğine karar vermiştir. 
4) Anayasa Mahkemesinin kanunun 12. Maddesiyle 4054 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 6. Maddenin Birinci Fıkrasının Birinci Cümlesinin “…Kurum danışmanı, Başkan danışmanı, idari koordinatör, müdür, araştırma uzmanı, basın danışmanı, sistem çözümleyici, veri iletişim uzmanı, programcı, idari hizmet yetkilisi ve idari hizmet uzmanı kadrolarında bulunanlar araştırmacı kadrolarına;…” Bölümü ile Dördüncü Cümlesi hakkındaki değerlendirmesi; 
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralla araştırmacı adı altında torba bir kadronun oluşturulduğu, Kurum danışmanından programcıya kadar uzmanlık alanları ve eğitim düzeyleri birbirinden çok farklı olan kişilerin tamamının araştırmacı kadrosuna atandığı, kişilerin kazanılmış hakları korunsa da maaş ve ödenekleri eşitlenene kadar maaş ve ödenek artışının yapılmayacak olması nedeniyle uzun dönemde maaş kaybına uğrayacakları, emeklilik haklarının ne olacağı ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği, bu durumun kadroların kanunla düzenlenmesi ilkesiyle bağdaşmadığı ve kadrosu değiştirilen kişilerin dava açmasına engel olunduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 36. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
7246 sayılı kanunla kurumun teşkilat yapısında herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Anılan kanunla kurula piyasalardaki teşebbüs ve teşebbüs birliklerinin anlaşma, davranış, karar, birleşme, devralma gibi işlem ve eylemleri nedeniyle 4054 sayılı kanunda sayılan yasakların ihlali sonucu oluşan rekabeti kısıtlayıcı durumlara ceza ve yaptırımlar dışında davranışsal ve yapısal tedbirlerle son vermeye yönelik bir kısım görev ve yetki verilmiştir. Ancak söz konusu görev ve yetkiler kurumun teşkilat yapısında yer alan bazı kadrolarda bulunanların görevlerinin sona ermesiyle araştırmacı kadrosuna atanmalarını gerektiren hukuki ve fiilî zorunluluk olarak değerlendirilemez. Bu itibarla Kurumda belirtilen kadrolarda görev yapan kişilerin araştırmacı kadrolarına atanmalarını öngören kural hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Anayasa mahkemesi bu açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerekir şeklinde bir sonuca ulaşmıştır.
Esas Sayısı: 2020/67
Karar Sayısı: 2022/139
Karar Tarihi : 9/11/2022
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/03/20230330-5.pdf

Göztepe Sokak No: 11 06080 Hamamönü / Ankara

Telefon : 0 (312) 312 61 06
Faks : 0 (312) 428 10 23

Hafta İçi 09:00 - 18:00